SON ÜÇ AYDAKİ BOZUKLUK VE İHTİLATLAR
Gebe kadının son üç ayda hissedebileceği rahatsızlıklar, genellikle önceki dönemlerdekilerden farklı değildir; bununla birlikte, dölyatağı hacminin artmış olması bu rahatsızlıkları başlatıcı ya da kolaylaştırıcı etmen olabilir; erken doğum tehdidi ortaya çıkarsa, tıbbi tedaviyle, dölütün yaşamını bağımsız olarak sürdürmesine gerekli daha çok savunma öğesine sahip olacağı 8. aya kadar gebelik sürdürülmeye çalışılır.
Bu arada, kadında yakınmalara yolaçabilecek rahatsızlıkların gebeliğin son ayında çok artabileceğini belirtmek gerekir.
Sindirim bozuklukları
Artık kusma değil, yanmalar biçimindedirler. Kabızlığa çok sık raslanır. Apandis iltihabı (apandisit) türünde olaylar (ender görülür), dölyatağının karın boşluğunda kaplamakta olduğu yer nedeniyle teşhiste güçlük olarak çıkarır.
Boşaltım sistemi bozuklukları
Özellikle 2 tip boşaltım sistemi bozukluğuna raslanır: Dölyatağının sidik torbasına bası yapması sonucunda sidik kaçırma, aynı mekanizmanın neden olduğu ve dölyatağı kasılmalarını başlatabilecek nitelikte sidik yolları iltihapları.
Üreme organları bozuklukları
Gebelik sırasında ya da daha ender olarak son muayenelerde, kist ya da miyoma raslanırsa, çok dikkatli olmak gerekir. Bu tür anormallikler küçük leğende yeralır ve dölütün başının alt yoldan normal çıkışım engelleyebilir.
Katlanması az ya da güç olan bu belirtilerin yanısıra, gerek bunların bir sonucu olan, gerekse bunlardan bütünüyle bağımsız başka bozukluklar da ortaya çıkabilir. Son üç ayda karşılaşılabilecek ihtilatlar, bir önceki üç ayınkilerden daha sık olmamakla birlikte, tehlikeleri iki kat fazladır: Çocuğun yaşayabilir duruma gelmiş ve anne organizması ile bazı ilişkilerini kesmiş olduğu bir sırada ortaya çıkabilecek ihtilatlar, dölütün ölümüne yolaçabilir ya da sağlığını ciddi biçimde etkileyebilirler.
Atardamar yüksek basıncı ve gebelik
Kadında gebelikten önce teşhis edilmiş ve tedavisine girişilmiş organik bir böbrek bozununun bulunduğu durumlar dışında, atardamar basıncı yüksekliği dikkatle araştırılmalıdır. Bacaklarda ödem ve sidikte albümin bulunmasıyla birlikte yalın atardamar yüksek basıncı belirtilerinden başka şeye Taşlanmayabilir. Bu yükseklik, belirtilere yönelik tedaviyle kolayca düşürülemiyorsa, göz dibi muayenesi ve böbrek işlev araştırması gerekli olabilir. Sözkonusu muayenelerle, atardamar yüksek basıncı belirtilerinin ardında organik böbrek bozunları olup olmadığı da anlaşılabilir.
Dölütün yeterince gelişmemesi
Çocuğun boyu ve” ağırlığı, atardamar bozukluklarının belirtisi olabilir. Bu durumda dölüt hafiftir; etende, genellikle atardamar yüksek basıncı belirtisi olan kireçlenmeler görülür.
Atardamar yüksek basıncına bağlı ihtilatlar
Gebeliğin son aylarında atardamar yüksek Joa-sıncma bağlı olarak 2 ivegen ihtilatla karşılaşılabilir: Havale; etenin erken ayrılması.
Havale
Apansızın ortaya çıkan art arda çırpınmalar ve koma durumlarıyla yansır. Habercisi, genellikle, atardamar yüksek basıncı hastalıkları belirtilerinin ivegenleşmesidir: Kulak çınlamaları; gözler önünde siyah benekler görme; baş ağrıları; kusmalar özellikle de nöbetten önce kusma ile ya da kusma olmaksızın karnın üst bölgesinde ağrılar. Nöbet sırasında ise, kas lifçiklerinde, özellikle yüzde kasılmalar olur; bunu izleyen evrede bütün kaslar gerilip “beden sertleşir; daha sonraki kasınma evresinde, bütün kaslar düzensiz kasılmalarla sarsılır; sonra kasılmalar hafifler ve sona erer; hasta bir sersemlik dönemine girer. Nöbetler tekrarlarsa, sersemlik dönemi gerçek bir komaya dönüşebilir.
Muayenede atardamar basıncı yüksektir, sidikte albümin vardır; sidik miktarı azalmıştır; ateş yüksektir. Hemen tedaviye geçmek gerekir: Çırpınmaları yatıştırmayı ve önlemeyi sağlayan damar yoluyla ilaçlar. Havalenin, çoğunlukla dölütün yaşamını tehlikeye attığını belirtmek gerekir. Havale genellikle doğum sürecinin başlamasına, zaten başlamışsa hızla gelişmesine yolaçar. Tedavi yollarından biri de zaten, dölyatağmm boşaltılmasıdır. Çocuk yaşıyorsa, hemen sezaryene başvurulur. Amaç, kadın açısından, gerek atardamardan kaynaklanan tehlikeleri, gerekse tekrarlayan nöbetlerin giderek daha derin koma durumlarına, solunum bozukluklarına, hattâ bazen ölüme (günümüzde çok ender raslamr) yolaçmasım önlemektir.
Etenin erken ayrılması
Etenin erken ayrılması (eten arkasında kan toplanması sonucu), genellikle atardamar yüksek basıncı çerçevesi içinde, normal olarak yerinde duran etenin zamansız ayrılmasıdır. Bir yandan kanamalı görünüşlü bir sendroma neden olurken, öte yandan eten işlevlerini büyük ölçüde zayıflattığından, dölüt için ciddi bir tehlikedir. Atardamar yüksek basıncına özgü belirtiler dışında, siyah renkli bir miktar kan yitimi görülebilir; olay önceden belirti verebilirse de, genellikle apansızdır. Bazen çok şiddetli de olabilen bir karın ağrısı, siyah renkli kan gelmesi, dölyatağmın büyümesi ve çok katılaşması, aşağı yukarı kesin teşhis öğeleridir. Genel durum hızla bozulur; zaten yüksek olan atardamar basıncı, biraz daha yükseldikten sonra, iç kanama belirtileriyle birlikte önemli bir düşme gösterir. Dışa kanama, önemli olmadığından, atardamar basıncı düşmesini açıklamaz. Uygulanan
kulakla muayenenin amacı, çocuğun hâlâ yaşayıp yaşamadığını saptamaktır. Yaşıyorsa, yani çocuğun kalp sesleri duyuluyorsa, dölütü hemen kurtarmak gerekir; yaşamıyorsa, hem annenin sıkıntılarını durduracak, hem de dölyatağmı boşaltmayı (tercihen alt yoldan) sağlayacak tedaviye girişilmelidir. Bu damar kökenli ihtilat, gerek dölyata-ğının boşaltılması sırasında, gerekse doğumdan sonra, sıkı bir denetim gerektirecek kadar ciddidir. Dölyatağı kuşku verici bir renk almış olabilirse de, çoğunlukla işlev yeteneklerini yeniden kazanabileceğinden, sezaryenden sonra dölyatağmın çıkarılması çok ender gerekir. Buna karşılık, böbreklerin çalışması ve kanın pıhtılaşma durumu özenle de-netlenmelidir. Gerçekten, çıkarılan sidik miktarı çok düşük, hattâ sıfır düzeyinde olabilir ve böbrek etkinliğini yeniden başlatmak için ilaç tedavisi gerekebilir. Böbreklerin iş görmemesi nedeniyle sidik çıkaramama, yapay böbreğe başvurmayı gerekli kılabilir. Öte yandan, dölyatağı çeperi ile eten arasında kanama sonucu pıhtı oluşması sırasında, kanın pıhtılaşmasını sağlayan öğelerin çoğu tükenmiş olabileceğinden, kan pıhtılaşamaz duruma gelebilir. Bu durum özel bir tedavi gerektirir. Ayrıca bu olayın yolaçtığı düşük ya da doğumdan sonra, toplardamar iltihabı tehlikesi de artar.
Anormal yerleşimli eten
Kanamalar, etenin dölyatağma yapışmasında bir anormallik belirtisi de olabilir. Yapışma gövde yerine, dölyatağı boynuna çok yakın, hattâ boynu örtecek biçimde olmuşsa, eten dölyatağı hacminin artmasına (özellikle, dölyatağı boynuyla gövdesi arasındaki isthmus adı verilen bölgenin gelişmesine) kendini uyarlamakta güçlük çeker. Bu anormallik, kısmi bir ayrılmaya, dolayısıyle de değişik şiddette kanamalara neden olabilir.
Etenin anormal konumu daha önce bir bozukluk yaratmamışsa, teşhis doğum sırasında da konabilir. Kanamalar varsa, teşhisi doğrulayıcı çeşitli yöntemlere başvurulabilir: Klinik muayeneyle, çocuğun başının dölyatağı içinde çok yukarda olduğu anlaşılabilir; dölyolundan parmakla muayenede bazen, hekimin parmağı ile çocuğun başı .arasında, etenin yumuşak kütlesi algılanır; etenin yerinin izotoplarla araştırılması, teşhisin doğru olup olmadığını saptamayı sağlar. Kanamalarla birlikte anormal yerleşimli eten teşhisi, tercihen hastanede, dinlenme gerektirir.
Dölyatağı hacminin aşırı artması
Dölyatağı hacminin, gebeliğin içinde bulunulan döneminin gerektirdiğinden fazla artması, kadın – doğum uzmanının mutlaka dikkatini çeker. Hacim fazlalığı erken teşhis edilebilir ve iyicil eten uru ya da ikiz gebelik, dölyatağı miyomu belirtisi olabilir. Genellikle son 3 ayda farkına varılır; bu durumda, dölütte bir anormallik olduğunun ya da su kesesinin sıvı hacminin çokluğunun belirtisidir.
Dölüt hacminin aşırı artması
Dölyatağı hacminin gebeliğin içinde bulunulan dönemine göre anormal sayılabilecek büyüklüğü, 2 varsayıma yolaçar: Aileden gelen bir özellik ya da gebe kadında şeker gibi bir hastalık nedeniyle çocuk çok ağır olabilir; ikiz ya da daha çok gebelik sözkonusudur. Bu ikinci varsayımın doğru olup olmadığı, gebeliğin bu döneminde, klinik müayenede, dölyatağı içinde 2 dölüt başı saptanmasıyla ya da eşzamanlı plmayan 2 kalp atışı saptanmasıyla teşhisi doğrular.
Sıvı fazlalığı
Dölyatağı, içindeki su kesesi içinde, normal öi-çü olan 2~Htreden daha çok sıvı bulunmasıdır. Nedeni bazen açıklanamamakla birlikte, dölütte ya da ilişiklerinde bir anormalliğin ya da annede bir hastalığın belirtisi olabilir. İkiz gebeliklerde, dölüt ağırlığının yüksek olmasının yanısıra, sıvı fazlalığı da vardır (çoğunlukla su kesesi 2 tanedir). Dölü tün kafasının normalden büyük (hidrosefali) ya da küçük (mikrosefali) olması da, sıvı fazlalığıyla yansıyabilir. Şeker hastası bir kadının fazla ağır çocukları da, anormal miktarda sıvı içeren bir su kesesinde bulunur. Dölüt ile kadın arasında kan uyuşmazlığı bulunan gebelikte, su fazlalığı, dölütün oksijenlenme yetersizliği belirtisi olabilir,
Dölyatağı hacmi yetersizlikleri
Bazen gebelik, sonuna yaklaştığı halde, dölyatağının yeterince gelişmemiş olması kaygı uyandırabilir. Etkin hareketler bulunmaması ya da kalp atışı duyulmaması gibi dölütün öldüğünü gösterecek belirtiler yoksa, başka nedenler aramak gerekecektir.
Doğum tarihinde yanılgı
Bazen, özellikle düzenli âdet görmeyen kadınlarda, son âdet kanaması tarihinin, dolayısıyle de yumurtlama tarihinin j birkaç haftalık, hattâ bir aylık bir yanılgıyla saptanabilmesi kolay olmaz; bir doğum ya da düşüğü izleyen, âdet kanamasının yeniden başlamasından önceki gebeliklerde de durum aynıdır. Bu durumda hekim, gebeliğin ilk klinik belirtilerinin ve kadının hissettiği ilk etkin hareketlerin tarihini kesinlikle saptamaya ve kadının gebe kaldığını sandığı tarihle, gerçekten gebe kalmış olabileceği tarih arasında belirgin bir fark olmadığını belirtmeye çalışır.
Östriyol ölçümü ve dölüt iskeletinde ilk kemikleşme noktalarını gösteren bir röntgen filmi, araştırmayı tamamlar.
Dölütün yeterince gelişmemesi
Ağırlık fazlalığı gibi ağırlık azlığı da, erken olarak ya da yalnızca son 3 aylık dönemde teşhis edilebilir. Yapısal bir özellikten (anne ve babanın kısa boylu olmaları) ileri gelebileceği gibi, gebelikte bir anormalliğin, özellikle gebe kadında atardamar yüksek basıncının belirtisi olabilir.
Erken doğum tehdidi
Erken doğumun ön belirtileri kendiliklerinden ortaya çıkabilecekleri gibi, bedenin uğradığı herhangi bir saldırı ya da aşırı yorgunluk sonucu da olabilirler: Doğumdaki gibi, ağrılı ve ritmik kasılmalar, ağrısız ama tekrarlamalarıyla nitelenen kasılmalar. Bir başka neden de, su kesesinin yırtılması ve erken su gelmesidir. Bu durumda, kadın -doğum muayenesinde dölyatağı boynunun kısalmış olduğu ya da geçirimli hale geldiği gibi belirtiler saptanırsa, tehlike daha da’ büyüktür. Çocuğun çok erken doğmasını önlemek için (8 ay uygun bir süre görünmektedir), gebe kadını hastaneye kaldırarak dinlenmesini sağlamak ve kasılmaları engelleyici ilaçlar kullanmak gerekir. Anormalliğin nedeni de tedavi edilirse, sözkonusu ilaçların 8 ayı doldurmaya yardımcı olmaları beklenebilir.
0 yorum:
Yorum Gönder