SPONSORLU BAĞLANTILAR

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Kadının Genital Organlarının Fizyolojisi


Organizmamız bulundukları organla­ra göre değişik görevler üstlenen milyar­larca hücreden oluşmuştur. Hücreler ge­nellikle çıplak gözle görülmezler. Mik­roskopla ve özel âletlerle incelendiklerin­de, hücrelerin jelatinimsi bir damla şeklin­de oldukları ve içlerinde bir çekirdek bu­lunduğu gözlenir. Yumurtalıkların dış yüzeyinde, minik yumurta torbacıkları vardır. Bunların içinde yumurta adı ye­rilen özel hücreler oluşur. Bu yumurta­lar karmaşık bir mekanizma sonucu pe­riyodik olarak olgunlaşır. Olgunlaşan bu . yumurtalar, işlevleri ve özellikleri bakı­mından tavuk yumurtasından pek farklı değildir. Tabu tavuk yumurtası daha büyüktür ve kalkerli bir kabuğu vardır. Bu kabuk, ana karnının dışında meyda­na [gelen» gelişimi süresince civcivi dış etkenlerden korur ve beslenmesini sağ­lar. İnsanda ise durum biraz daha farklı­dır. Embriypn ana karnında gelişir ve bütün gelişimi boyunca gerekli bütün ihtiyaçları anne tarafından karşılanır.
Her 28-30 günde bir yetişkin bir ka­dında (dönüşümlü olarak) birer yumurta oluşur. Bu yumurta döllendiği takdirde, bir canlıya hayat vermeye hazırdır. Yu­murtayı hapseden yumurta torbacığı, olgunlaşan meyvaların açılıp tohumları­nı çıkardıkları gibi zamanı gelince çat­lar. Ve yumurta kaderinin kendini sü­rükleyeceği maceralı yolculuğa başlar. Olgunlaşan küçük yumurtayı serbest bı­rakmak için yumurta torbası açılmak üzereyken tüplerin uç kısımiarı yumur­talıklara yanaşır ve tırtıllı kısımları ile bir elin parmakları gibi yumurtalıkları kavrarlar. Bu yüzden, yumurta torbası açılıp da yumurta dışarı çıktığı zaman, hemen tüpler tarafından alınır ve rahim boşluğuna götürülür.
Yumurtanın tüp boyunca sürdürdüğü bu yolculuk bazı araştırmacılara göre 3-4 gündür, bazılarına göre ise daha fazla. Bu süre içinde yumurtanın kaderi belli olur. Çünkü, tüpten aşağı inerken ya da rahim yakınlarına geldiğinde, canlı spermlerle karşılaşırsa ve bunlardan biri yumurtanın içine sızmayı başarırsa döl­lenme olur.
Bu arada rahim mukozası da değişime uğrayarak, döllendiği takdirde yumur­tayı gerektiği gibi karşılayabilecek duruma girer.
Yumurta döllenmemişse, yumurtlamadan yaklaşık 14 gün sonra rahim mu­kozası (iç zarı) bulunduğu yerden dökülerek, 3 vede 5 gün süren bir kanamayla dış jenital organlardan dışarı atılır. Buna bilindiği gibi regl denir.
Bu kanama bittikten sonra rahim mu­kozası kendini yeniden onararak sabırla, bir dahaki reglde yumurtanın döllenme­sini bekler. Bu her ay böyle sürer gider. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sperm­ler, erkeğin tohum hücreleridir. Yani bir anlamda kadmda yumurta neyse, erkek­te de sperm odur. Tek bir hücreden olu­şan spermler, mikroskopla incelendikle­rinde, kurbağa larvalarına benzeyen bir görünümleri olduğu görülür. Spermler hızla hareket ederek bütün rahim boşlu­ğunu geçerler ve tüpler üzerinde yumur­ta ile karşılaşırlar. Bunlardan biri yu­murta içine sızmayı başardığında, yu­murta hemen bir zarla çevrilir ve bu zar başka spermlerin sızmasmı önler.
Kadın ve erkek hücrelerinin bu şekilde karşılaşmasıyla son derece karmaşık ve hassas bir olay başlar. Önce, iki hücre birleşir birleşmez, hemen yeni bir hücre­ye hayat verirler. Bu yeni hücrenin bir yarısı yumurtanın, diğer yarısı da sperm hücresinin özelliklerinden oluşur. Yu­murta ile spermin birleşmesi tamamlan­dıktan sonra, bu hücre de iki eşit parça­ya bölünür. Bunlar da kendi aralarında dörde bölünürler. Bu bölünme bir süre devam eder. Kısa bir süre sonra yumur­ta artık tek hücreli değildir. Kendi arala­rında birleşmiş bu hücre topluluğuna mikroskopla bakıldığında böğürtlene çok benzeyen bir görünümü olduğu farkedilir. Bu arada çoğalıp böğürtlen gö­rünümü olan hücreler de tüpten rahme iner. Rahim mukozası, yeni gelen misafi­ri ağırlamaya hazırdır. Yumurta burada kendine bir yuva yapar. Hamileliğin bu ilk safhasına yuvalanma denir. Yumurta yuvasını genellikle, rahmin dip kısmın­da, tüplerin çıkış noktasının yakınlarına kurar. Burada da sürekli çoğalarak bü-.yümeye devam eder. Bir süre sonra yu­murtanın yüzeyinden küçük kan damar­ları çıkar. Bunlar da zamanla çoğalarak plasentayı oluştururlar.’Plasenta aşağı yukarı yuvarlak, pide şeklinde bir olu­şumdur. Baba ve annenin hücrelerinin birleşmesiyle yeni bir insan şekillenme­ye başlar. Hamileliğin ilk haftalarında, henüz insan görünümüne sahip olmayan bu yeni varlığa embriyon denir.
Plasentanın ortasından “göbek kordo­nu damarları” çıkar. Bu damarlar ceni­ne yaşaması ve gelişimi için gerekli oksi­jeni ve besini götürür. Yani plasentanın görevi, ana kanını ihtiyacı olan madde­lerle yüklü olarak bu damarlar vasıta­sıyla embriyona ulaştırmaktır.
Plasentanın bir yüzü rahim duvarına yapışık olup oradan villus adındaki mik-roskopik çıkıhtılarryla anneden kan alış­verişi yapar. Diğer yüzü ise çocuğa ba­kar ve koryon ve amnion adında ve bir­birine yapışık bir çift zarla örtülüdür. Bu zarlar plasenta yüzeyini aştıktan sonra çocuğu içinde barındıran bir kese oluştururlar. Bu kese amnion suyu adı­nı alan bir sıvı ile doludur ve çocuğun içinde yaşadığı ortamı oluşturur ve aynı zamanda onu dış etkenlere karşı korur. Doğum sırasında bu zar ve plasenta “son”ü oluşturur. Ana karnındaki bü­tün hayatı boyunca bebeğin vücudu ile kafası arasında bir orantısızlık vardır. Kafası vücuduna göre normalden daha büyüktür. Plasentanın içinde, dizlerini kıvırıp çenesine doğru çeker, başını öne eğer vfe ellerini göğsüne çapraz olarak kenetler.
Hamilelik normal şartlarda geliştiği takdirde 3. ayın sonunda ceninin boyu 9 santimetre, ağırlığı ise 15 grama ulaşır. 4,5 aylıkken artık annesinin bile hisse­debileceği kadar belirgin bir şekilde ha­reket etmeye başlar. 5. ayın sonunda da kilosu 500 gram, boyu 25 santimetredir. Ve 6. ayın sonunda cenin artık ken­dine yetebilen bir varlık olmuştur. Yani, ana rahminin dışında da, özel bir ortam­da ve özel bir bakımla gelişimini tamam­layabilir. 6. ayın sonunda bebeğin kilosu artık 10OO grama yaklaşmıştır. Boyu da 30 santimetredir. 9. ayın sonunda, yani doğuma yakın günlerde ise çocuğun boyu ortalama 50 santimetreye ulaşır. Bu arada kilosu da 3 kilonun üzerinde­dir. Herhangi bir sebepten dolayı pre­matüre doğan (erken doğan) bebekler, bir süre, ana karnının şartlarına sahip bir kuvözde tutulur. Hemen hemen bü­tün hastahanelerde bu tür bebekler için özel aygıtlar vardır.
Göbek kordonunun taşıdığı maddeler; oksijen (cenin solunumu annesinin ciğer­leri aracılığıyla yapar), besin maddeleri, vitaminler, mineraller vb., hattâ ânhe organizmasının bulaşıcı hastalıklardan korunması için hazırladığı antikor (bağışıklık)lardır. Bu antikorlar sayesinde be­bek, ana karnındayken mikroplara karşı aşılanmış olur. Çocuğun bu aşılı duru­mu, doğumdan sonra birkaç hafta daha devam eder. Bu antikorlar henüz kendi­ni korumaktan aciz olduğu ilk haftalar­da dahi bebeği dışardan gelebilecek mik­roplara karşı korur. Ancak, plasentanın bu özelliği, yani kan yoluyla bebeğe ihti­yacı olan maddeleri taşıması, bazı hal­lerde olumsuz sonuçlar da yaratabilir. Zira, bu şekilde, yararlı maddelerin y’a-nısıra, annenin kanında bulunan zararlı maddeler de bebeğe ulaşabilir. Ve bu küçük yaratığın hassas vücudunda telâfisi çok güç zararlara yol açabilir. Bunun en sık görülen örneği nikotindir. Hamilelik sırasında çok sigara içen bir kadının, ka­nında toplanan nikotin, bir yandan gö­bek kordonu yoluyla bebeğe ulaşır. Ni­kotinin insan organizması üzerindeki za­rarları herkesçe biliniyor. O küçücük ya­ratığa verebileceği zararları bir de siz dü­şünün.
Nikotinin yanısıra, bazı ilâçlar ve ke­yif verici maddeler, ne yazık ki, çocuğun sakat doğmasına yolaçabilir. Sonra an­nede bulunan bazı hastalıklar da kan yo­luyla bebeğe geçebilir. Frengi bu duru­ma örnek olarak gösterilebilir.
Kadının üreme sistemi rahim (a), yumurtalıklar (b) ve döl yatağı borularından (c) meydana gelir (d: yumurtalık bağı, e) rahim boynu, f) vajina)
Döllenme spermanın (uıun bir kuyruğu olan erkek tohum hücresi) kadının to­hum hücresine (yumurta) girmesiyle başlar. Bunun sonucunda tek bir hücre oluşur (a). Bu da bölünerek (b,c) kısa sürede embriyonun gelişiminin birinci safhasının (d) ve yavaş yavaş yeni bir insanın oluşmasını sağlar.
Yaklaşık her 28-30 günde bir yumurtalıkların birinde (a) küçük bir yumurta oluşur (b),Bu yuratijrta, onu muhafaza eden folikülün yırtümasıyla ve saçakların (c) hareketi sayesinde, döl yatağı borusu (d) içinden, muhtemel bir döllenme için yola çıkar (e: rahim sonu, i: rahim gövdesi, g: yuvarlak bağ, h: rahim boynu).
Kız çocuğunda rahim boynu rahmin gövdesinden daha uzundur.Doğum yapmayan kadınların rahimleri hiç doğum yapmamış kadınlarınkinden de daha büyüktür. Rahim esnek, yavaş yavaş gelişen yeni varlığı misafir etmek için genişleme ve doğum esnasında bebeği dışarı atmak için uzunlamasına kasılma yeteneğine sahip sık bir adalı lifi ağzından meydana gelir (a: döl yatağı borusunun rahim kısmı, b: yuvarlak bağın başlangıç kısmı, c: rahim boynu).
Tırtıllı bir taçla çevrili olan yumurta hücresinin içinde çekirdek yardır. Bu çe­kirdekte çocuğun soyaçekime bağlı olarak taşıyacağı özellikler bulunur. Döllen­dikten sonra yumurta rahmin içine yerleşir.

0 yorum:

Yorum Gönder