OSTEOPOROZ VE GENETİK
Osteoporoz, kemik yapısının bozulmasına bağlı olarak iskelet kütlesinde azalma ile meydana gelen kırık riskini artıran bir hastalıktır. Bu değişim menopoz ve postmenopozda, yani menopoz sonrasında, kadın için çok önemlidir. Osteoporozun birçok tanımı olmasına rağmen tüm tanımların ortak noktası kemik kütlesindeki azalma ve kemik kırıklarındaki artıştır. Günümüzde osteoporoz önemli ve büyüyen bir sağlık sorunudur. Osteoporoz genellikle bir menopoz sonrası kemik hastalığı olarak görülse de erkekler ve genç kadınlar da risk altındadır. Fakat kadınların osteoporoza yakalanma riski erkeklere göre beş kat daha fazladır.
Osteoporoz oluşumunda birçok risk faktörü görev almaktadır. Bu faktörlerin büyük bir kısmını yaş, cinsiyet, alkol ve sigara kullanımı gibi çevresel etkenler oluştursa da aile hikâyeleri, ikiz çalışmaları ve moleküler genetik teknikler ile genetik faktörlerin de osteoporozda önemli rol oynadığı ortaya konulmuştur. Osteoporoz genetik kontrolünde yapısal ve düzenleyici birçok gen görev almakta ve yapılan çalışmalar bu genler üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmalarda kemik kütlesini ve mineral içeriğini kontrol eden genlerdeki değişimler önemli yer tutmaktadır. Vitamin D reseptör (VDR) geni üzerine yapılan araştırmalar sonucunda birçok toplumda bu gende değişim görülmüştür. VDR genindeki bu çeşitlilik ile kemik mineral yoğunluğu (BMD) yakından ilişkilidir. Düşük BMD seviyesinin osteoporoza bağlı kırık riskini artırdığı, yapılan çalışmalar ile ortaya konulmuştur.
Osteoporoz ile ilgili diğer genler ise COLIA1 ve COLIA2′dir. Bu genler önemli bir proteini olan Tip 1 kollajen denen doku maddesinin yapılışından sorumludur ve kemik kütlesinin genetik kontrolünde görev almaktadır. Bu sebeple bu genlerin proteini kodlayan bölgelerinde meydana gelen mutasyon denen değişiklikler, anormal kollajen üretimine ve anormal kemik dayanıklılığı ve yapısına neden olabilir. Bu genetik farklılıklar.omurga kırıklarına, düşük kemik kütlesi ve osteoporoza bağlı olarak ortaya çıkan kemik kırıklarına neden olabilmektedir.
Yaşlı hücreler artık gen tedavisiyle gençleşiyor. İnsanın ölümsüzlüğe ulaşmak yolundaki uğraşlarında çok önemli bir adım atılmıştır. Son birkaç yıl içinde bilim adamları, laboratuvar ortammda “Fox MİB” adlı genin yaşlı hücreleri tamamen gençleştirdiğini kanıtladı.
Ulusal Bilim Akademisi’nin (National Academy of Science) yayımladığı araştırmaya göre, Illionis Universitesi’nde bir grup bilim adamı, yaşlı bir fare üzerinde yaptıkları deneyde, farenin karaciğerindeki tüm hücreleri, Fox MIB adlı genin yardımıyla gençleştirmeyi 2005 yılında başardılar. Deney sonunda, farenin hücrelerinin yeni doğmuş bir farenin tüm özelliklerini taşır hale geldiği ve farenin vücudunda yaşlılıktan kaynaklanan kırışıklıkların da kaybolduğu böylece gözlendi. Araştırmaya başkanlık eden Prof. Robert Costa, sonucun çok önemli sonuçlara yol açacağını belirterek, “Çok yakın gelecekte, insanın hücreleri de bu yolla gençleştirilebilecek,” diyordu. Prof. Costa, bugüne kadar, yaşlılığın FoxMlB genini eksikliğinden kaynaklandığının bilindiğini, ancak bu genin çoğaltılmasının ilk kez başarıldığını ileri sürüyordu. Bilim adamları, bu buluşla yaşlılık nedeniyle ortaya çıkan birçok rahatsızlığın tedavi edilebileceğini belirtiyorlar. Bu genetik araştırmalardan herkesin fayda sağlayacağı günler pek uzakta değil.Kemiklerin Menopozda Değişimi,Menopozdan Sonra Boy Kısalması Önlenebilir.
0 yorum:
Yorum Gönder